29 Şubat 2012 Çarşamba

Bir Gunde Iki Ayri Kadini Siktim

Selamlar. Adım Hakan. 24 yaşındayım. Anlatacağım hikaye gerçek olup, 2008 yazında yaşanmıştır. Sıcak bir yaz günü, akşamüstü sokağın başından içeri girmemle hiç yan yana görmeyi ummadığım, iki kızı görmemle başladı herşey. İlki oturduğum apartmanın sokağında, köşedeki marketin sahibinin kızı; Dilan. Esmer ama yemyeşil gözleri olan bir kızdı. Zayıf ve orta boylu dikkat çekmeyecek tipte bir kız değildi. Liseden beri 8-9 senedir orada oturduğum ve Dilan’ da arada sırada kardeşleri ve babasının işi çıktığında markette durduğu için az çok muhabbetim, merhabam vardı ama daha fazla ileri gidememiştim hiç. Malum mahallede laf olur ayağına temkinli yaklaşıyordu kız. Derin bakışmalar, manidar kendine iyi baklardan öte gidememiştik hiç. İkinci kız ise bir sene öncesine kadar çalıştığım, isim vermeyeyim büyük bir şirkette çalışan, beraber mesai yaptığım bir kızdı. Filiz tam istediğim gibi bembayaz tenli, etine dolgun, kısa boylu ama o yuvarlak hatları vucuduna gayet dengeli dağılmış bir kızdı. Kocaman göğüsleri ve götünü işyerinde bir sağa bir sola sallayarak yürüdükçe beni hipnotize ederdi sanki. Tek tip kıyafet şartı vardı şirketin ve kızlarınki dar pantolon ve göğüs dekoltesi içeriyordu. Birçok kez işten gelince, onu, kıyafetlerini sıyırıp işyerinin tuvaletinde siktiğimi hayal ederek 31 çekmiştim. İşyerinde epey yakınlaşıp arkadaşlık kurmayı başarmıştım hatta birçok arkadaşım öıktığımızı falan düşünüyordu ama kısacası vermemişti kaltak. Devamlı bahanelerle çıkma tekliflerimi savuşturmuştu. Sonunda da ben işyerinden ayrılınca bağlantı kesilmişti. MSN de arada bir merhabalaşıyorduk o kadar. Açıkçası arkaşlık kurana kadar fazlaca götünü kaldırdığım için daha fazla üstelemek istememiştim.Her neyse konumuza dönelim. Bu alakasız iki kızın yan yana ne işi olabilirdi? Sakince yürümeye devam ettim. Filiz hemen Dilan’ a eğilip fısır fısır bir şeyler söylemeye başlamıştı bile bana doğru yaklaşırlarken. O da telaşla ona karşılık veriyordu. Nese adımlar hızlandı ve merhaba, merhaba faslından sonra hemen sordum: “Hayırdır? Siz nerden tanışıyorsunuz?” Dilan, Filiz’ in liseden beri en yakın kankası olduğunu, 3-4 senedir aralarından su sızmadığını ve lisede iken bizim mahallede oturduğunu bir çırpıda anlattı. Filiz de; şimdi uzak bir semtte olduğu için, fırsat buldukça işten, arkadaşının yanına her zaman geldiğini söyledi. Markette takılmışlar beraber, Dilan’ ın evine gidiyorlarmış. Olayın şokunu hemen atıp üstümden “ooo siz ikiniz durduysanız bugün markette, satış patlaması olmuştur kesin!” diye iltifatı yağıştırdım hemen. Kızlar kıkır kıkır güldükten sonra hemen klasik kız tripleri işte; nerede çalıyorsun, ne kadar kazanıyorsuna döndü muhabbet.. Filiz arka arkaya soruları yağdırırken dilan’ da yaptığımız işleri can kulağı ile dinliyordu zira bahsettiğim gibi uzun uzun bakışma ve merhaba merhaba dışında bir ilişkimiz olmadığı için bu tip konuları o da bilmiyordu. Üstelik aşşa yukarı hergün markette gördüğüm halde. Neyse geçen sene çalıştığım ve hala Filiz’ in devam ettiği işten daha iyi kazandığımı, yurtdışına gitmek üzere olduğumu söyleyince kızlar hemen gevşedi. Ayaküstü biraz daha muhabbet ettikten sonra hemen sordum: “Akşam ne yapıyorsunuz? Buralarda mısınız?”. Filiz fazla kalamayacağını sabah mesaisi olduğunu, Dilanlar’ da yemek yedikten sonra hemen eve döneceğini söyledi, ben de “Peki fazla tutmayayım o zmaan, görüşürüz yine” diyip, Dilan’ a da ayrıca iyi akşamlar diledikten sonra ayrılıp eve doğru seyirttim. Hatta eve girince içimden ulan bu seferde kabul etmedi kız yaw diye hayıflandığımı çok net hatırlıyorum.Hava kararmıştı bile. Bizimkiler yaz aylarında yazlıkta olduğum için gayet rahattım evde tek başıma. Klasik bilgisayarın başına kurulup FM yi açıp o kupa senin bu kupa benim diye yardırırken arkadan diriling diriling MSN ötmeye başladı. Başlarda boşver yaw gereksiz bir arkadaştır şimdi diye geçiştirdim oyuna konsantre olduğum için ama arka arkaya mesaj yağmaya başlayınca, hayırdır diye alt+tab yapıp oyundan MSN’ e geçtim. Yazan Filizdi. Ben eve geldim mesajı eşliğinde abuk subuk bir yığın smiley yollamıştı. Hayırdır ne zmaan eve geçtin, ooo saat 22 olmuş bile faslından sonra, klasik triplere girmeye başladı, işte canı sıkılıyormuş, evde yapıcak bir şey yokmuş, kıyafetleri olsa Dilan’ da kalırmış bugün, yarın işe ordan gidermiş vesaire derken, hemen girdim araya fırsatı kaçırmadan: “E gelsene o zaman buraya, kıyafetlerini de al yanına, sabah servis nasılsa buradan da geçiyor. Votka’ da var. Benim arşivden film seçeriz izleriz. Olmadı muhabbet ederiz.” dedim. Çok iyi fikir olur valla diye atladı hemen. İşte siz de kim var yok biri varsa olmaz falan dedi. Ben de yalnız olduğumu ve durumu aktardım hemen. Sonunda da büyük bir risk alarak istersen Dilan’ ı da çağır dedim nezaketen. “Evi yakın, belki gelmek ister” dedim. “Yok yaa, abicim o çoktan uyumuştur, boşver” deyince, niyetini hemen anladım tabi. Evi marketin yerine göre tarif edip 45 dakika sonraya sözleştik. Hepi topu bir aydır kimseyle olmamıştım ama e yaz malum, ensede yumurta pişiriyor ve abazalık çekilcek dert değil bir de kızı o kadar istemişim, bakmışım falan; sevinçten uçuyordum. Hemen banyoya koşturdum bir güzel duş alıp teri üzerimden atıp, üstüme düzgün bir şeyler giydim. Dişler fırçalandı parfümler sıkıldı derken kız geldi kapıya dayandı. 24 inch monitor ve sinema ses sistemimle şovumu yaptıktan sonra, buzlu içkileri koydum, film seçip izlemeye başladık. Odamda oturacak yer olmadığı için yatakta oturuyorduk. Ortam karanlık falan ben sürekli kolluyorum hane temasa ne zaman geçicez diye ama Filiz hiç oralı değil, devamlı filmde gözler. Öne doğru kaykıldıkça arkadan kıçını kesiyorum. Nasılsa gece geç saat, bir de bunalrla yatar uyurum orada diye, dar bir eşofman altı ve t-şört giymiş gelmiş. Ben arkaya iyice yaslanıp filmi bırakıp bembayaz kalçasından sıyrılan t-şörtün açtığı yerden ucu görünen siyah tangayı izliyordum. Aniden eli uzatıp kaçırmak da istemiyordum. Sabır önemli ne de olsa böyle işlerde.Neyse film bitti 3. Tur içkiler servis edildi. Ortama da müzik verip, ekrana tam sayfa bilgisayarım açtım ki beyaz fonla oda aydınlansın. Her seferinde onun bardağını ¾ votka kendiminkine de birkaç damla kokucak kadar koyduğum için; Filiz “Ya bu nasıl votka çarpıldım resmen, sıcak bastı” demeye başladı. Ben de benim oda da klima olmadığını isterse içeri klimalı odaya geçebileceğimizi söyledim. “Yok böyle iyi ama evde olsam kesin soyunurdum” diyince ben de hemen; “E, soyun o zaman. Benden mi çekiniyorsun?” diyiverdim. Niyeti baştan belli olduğu halde; “Tamam ama başka bir niyetim olduğunu sanma sakın” diyerek t-şörtünü çıkardı, hiç ummadığım şekilde ayağa kalkıp eşofamını da indiriverdi. Şaşkınlıktan dilim damağıma yapışmıştı ama çaktırmamaya çalışıyordum. Zira ben üstümü çıkarıcam dediğinde sadece üstünü kastettiğini zannetmiştim. Kaltak o kocaman, bembeyaz, yağlı, yusyuvarlak kalçasının güzelliğinin farkında olacak ki eşofmanı alakasız bir biçimde katlayacam, koyacam diye bana dönüp izlememi de sağlamıştı. Üstünde sadece siyah bir tanga ve kocaman beyaz göğüslerinin zar zor sığdığı hatta köşelerinden yer yer taştığı 95 numara siyah sütyeni kaldığı halde tekrar yatağa daha rahat bir biçimde oturdu. Ben de “E ben de seniş yalnız bırakmyayım” diyip ayağa kalktıp ve soyundum sadece siyah slip boxer kalmıştı kıçımda. İkimizin de siyah tercih etmesi ile güldükten sonra. Yatağa uzandım tekrar enlemesine. Kafamı çevirdim. Gözler kenetlendi, biraz sessizlik oldu. Fırsat bu fırsat boşuna mı spyunduk diyerek atladım üstüne. Deli gibi yiyişmeye başlamıştık. Dilimi bir ağza sokyordum, ordan çıkarıp kulağına ordan memelerine. Sütyeni tek elimle çıkarıp hayalini kurduğum kocaman göğüslerinin arasına kafamı sokmuştum ki: “Daha fazla ilerlermeylim lütfen” dedi. En sevmediğim kız tribidir. Orama dokunma buramı elleme, daha fazla yapmalaım, bu kadar yeter. Sanki boşuna soyunmuş yiyişmeye başlamıştık. O da istiyordu ama gerzek kızlar işte. Bu triplere girmeseler ölürler sanki. Ben de ”Tamam” diyip ağırdan almaya başladım. Elimi her aşağıya attığımda donunun üstüne çıkmış ıslaklığı ve sıcaklığı hissediyordum fakat elimi çekiyordu sürekli. Bir, iki derken “eeh” diyerek doğruldum; “Bak yapmak istemiyorsan tamam anlarım, o zaman giyinip uyuyalım bu konuda kapansın burada, ben sevmiyorum böyle olmayı” diye postamı koydum. O da; “kızma hemen yaa, korkuyorum” dedi. “Neden?” diye sordum. “Gülme ama ben bakireyim hala” dedi. Şok yemiş balık gibi kalakalmıştım. “Ne bakire mi?” dedim. Öyle ya gayet güzel bir yüzü ve balık etlilerden hoşlanan erkekler için mükemmel bir vucudu vardı. Ve dahası 22 yaşındaydı. “Ya öyle işte” diye geçiştirmeye çalıştı. Ben de “Tamam merak etme zarar vermem korkmana gerek yok o halde” diyip bi sigara yaktım. Bu sırada bugün yarın derken devamlı bu olayı ertelediğini ve zamanla korkuya dönüştüğünü anlattı. Aslında onun için bir önemi kalmamış ama bir tğrlğ yapamamış işte. Doğru kişiyle olmasını istiyormuş falan. Ben de hayaller yıkılmış bir şekilde hıhı-hıhı diye geçiştiriyorum bir yandan, bir yandan da anala nasıl ikna ederim diye aklımdan geçiriyordum. “Bu gayet eğlenceli bir şey, kendini bu kadar kasamana gerek yok ki” dedim ve ekledim; “üstelik bakireliğin bile buna engel değil hala daha birbirimizi mutlu edebiliriz bunun birçok yolu var”. “Ne gibi?” diye gayet kaltakça bir ifade ile sordu. Boxerımı sıyırıp benim 15 lik aleti çıkardım. “Al şunu eline bak görürsün” dedim. Gözlerini kaçıra kaçıra benimkini süzüyordu. Eline alıp ileri geri oynamaya başladı. Başını aşağıya bastırınca, görevinin bilincinde ağzına alıp dilemeye başladı. Ben de bir elde sigara olayın keyfini sürüyordum. Sarı, uzun ve fönlü saçları kasıklarıma dağılmıştı. Bir elimle de göüslerini sıkıştırmaya devam ettim. Üstümden çekip arkasına geçtim. Yatağa yüzüstü uzandırıp, tangasını sıyırdım. Ellerim büyük olmasına rağmen kalçasının tek lobu bile avucuma sığmıyordu. Ayırıp hemen kafamı arasına soktum. Amı çok düzgündü,iç dudakları pespembe ve içerdeydi. Dış dudaklarını aralamadan görülmüyordu bile. Yalayıp, dilediğince yatağa iyice abanıp, belini bükerek kıçını dıaşarı çıkarıyordu. Kıç deliği o kadar kuçüktü ki bakalım nasıl sokabilicez buraya diye içinden geçirdim. Kıç deliğini yaladıkça o amını ağzıma vermeye çalışıyordu. Bir yandan da “Harika yalıyorsun yaa, harikasın, harika” diye inliyordu. Boşalmaya yakın dilimi klitorisine indirip hızlıca dillemeye başladım. Baş parmağımla da kıç deliğine baskı yapıyordum. İleri geri kalçasını hareket ettirdikçe o büyük beyaz lopları yüzüme çarpıyordu. Heryeri ıpıslak olmuştu. Şarıl şarıl zevk sularını ağzıma akıyordu. Kokusunu hala hatırlıyorum. Ağzından kesik bir “Oooooh” sesi süzülerek göt deliği, bacakları, kıçı, vajinası aynı anda kasılmaya başladı ve boşaldı. Hemen üstüne çıktım bacaklarının arasına benimkini yerleştirdim. Kulaklarının arkasını dileyip öperek, “sıra ben de şimdi” diye fısıldadım, hiç itiraz etmedi. Hatta bacakalrını ve kalçasını ayarlayarak araya tam olarak yerleşmemi sağladı. Kıçının ıpıslak oluşu ile, amının üstünden yukarı aşşa sürtmeye başladım. Bacakları kalın oldupu için, kapayınca üçgenin tam arasına girip çıkıyordum, ve kasıklarım kalçalarına şap şap diye çarpıyordu. Tekrar ıhlamaya başladı ve ritmi tutturup o da kalçasını yüzükoyun yattığı halde yukarı aşşağa oynatıp baçaklarının ve amının arasına tam girmesini sağlıyordu ve her giriş-çıkışta benimkinin kafasını klitorisine getirmeye çalışıyordu. Sürttükçe ve ritmi arttırdıkça “Hadi, Hadi Hakan biraz daha vur, vuur, daha sert vuuurr” diyordu kısık bir sesle. Tam ikinci boşalmasına yakın olanlar oldu. Bir an ıslaklıkla benimki fazlaca yukarı çıkıp, amından içeri kayıverdi. Hiçbir niyetim olmadığı halde kafasının ellerimle araladığım kalçasından içeri girdiğini görür görmez reflekle hemen egri çektim, aynı anda o da kalçasını büzüp ileri doğru kaçmıştı ama artık çok geçti. Hemen bacaklarını aralayıp baktım. Birkaç damla kan vajian duvarından aşağı klitorisine ordan da yatağa damlamıştı bile. Epey heycanlanmıştım ama hemen masaya koşup selpak aldım biraz ve çıkan kanı silip toparladım. Hala yüzüstü yatıyordu ve bir şey dmeemişti. Tepkisini bekliyordum. Bana dönüp kanlı peçeteye baktı ve gülümsedi; “Neyse zaten olucaktı bir şekilde” dedi. Ben de öyle bir niyetimin olmadığını anlattım. Bunu bildiğini ve hissettiğini, zaten içten içe bunu yapmak istediğini ve kıçını onun için ileri geri hareket ettirdiğini söyledi. Acı duymamış olmasına şaşırmış baya. Neyse biz bunarlı konuşurken kan durduştu bile. “Denemek ister misin?” diye sordum. “Sen deli misin 22 senedir bunu bekledim ben” diyerek üstüme atladı. Üstüme çıkıp yavaş yavaş ileri geri yaparak içine aldı aleti ve deli gibi zıplamya başladı. Resmen ben onu değil o beni sikiyordu şimdi. Amı tahmin ettiğimden gevşek çıkmıştı ama bu hep hayalini kurduğum güzelliğin üstümde zıplıyor olması bile kafiydi. Yıllarca klitoral orgazma alışık olmasından kaynaklı olsa gerek, baktı olmuyor elini aşağı atıp bir yandan da klitoisini kurcalayarak 2. Kere boşalıp üstüme yığıldı. Ben hala arkaya uzattığım ellerimle kalçalarını mıncıklayıp, ayırıp arasına orta parmağımı sokup çıkarıyordum. En sevdiğim şeylerden biri bir kzı boşalırken parmağımın kıç deliğinin içinde olamsıdır. O kadar kasılırki kıç deliği parmağınız koptu sanırsınız. Neyse artık daha fazla kendimi tutucak değildim. Hemen arkasına geçip önümde bu kez dıoğru düzgün bir şekilde domaltıp aleti yerleştirdim içinde. Gevşekliğine ve şakır şukur su içinde olmasına rağmen 30 sn içinde aleti çıkarıp elimle ayırdığım kıçının arasına ne var ne yok boşalttım.Biraz dinlendikten sonra hemen ikinci postaya geçmiştik. Yine arkasında olduğum bir sıra komidinin üstünde ki cep telefonum geldi güzmün önüne bir an. Bir yandan pompaya devam ederken, çaktırmadan elime alıp el yordamı ile sessize aldım ve kamerayı açtım. Bu güzel kıçı çekip arşivime eklemliydim. 4-5 dakika çektikten sonra telefonu arkamda yatağımın başucuna dik bi şek,ilde koyup işe devam ettim. Birkaç pozisyon ve 15 dakika sonra çıkarıp bu kez göbeğine boşaldım. İkimizde tükenmiştik. Koltuk altına başımı sokup o yer kokusunu içime çeke çeke öylece sarılıp yattık.Sabah ortalık aydınlanırken saat 6 gibi uyandım. Normalde bu kadar erken uyamanmam ama sanırım biriyle yatmaya alışık olmadığım için olsa gerek uyanmıştım. Hala çıplak ve birbirimze kolalr bacaklar dolanmış haldeydik. Uyandırmadan dikkatlice yüzüstü bırakıp o muhteşem kıça bir kez daha baktıktan sonra, dilim damağım kuruduğu için buz gibi bir su içmek için dolaba koştum. Am suyu içerken cep telefonu aklıma geldi. İçeri döndüğümde telefonu bıraktığım gibi yatağın başucunda buldum. Kayıtlara hızlıca bakınca her şeyi kaydetmiş olduğunu görüp sevindim. Ama fırsat bu fırsat hazır derin uykudayken birkaç video dan daha yüksek çözünürlüklü resim çekmeliydim. Ayarı en yükseğe alıp arka arkaya yatakta yatan güzelliğin her açıdan fotoğraflarını çekmeye başladım. Yukarıdan, aşaıdan, yatağın ucundan, başından, yakından, uzaktan derken 30-40 tane fotoğraf çekmiştim bile. Parmak üçlarımda yürüyor ve sessizce tuşlara dokunuyordum. Ortam aydınlık olduğu için harika resimelr çekmiştim. Farklı fotolar çekmek istediğimden yatağa oturdum ve yavaşça bacakalarını okşamaya başladım. Sağ bacağını biraz aralayıp tepkisini ölçtüm. Hala horul horul uyuyordu. Dizi kırdım ve amını ortaya çıkardım. Birazda böyle fotoğraflarını çektim. Daha sonra elimi kalçasına yerleştirip götünü aralayıp arasını çekmeye başladım. Hatta amının dudaklarını bile parmaklarımla aralayıp en az 20 tane fotosunu çektim. Sıra çevirmeye gelmişti. Yanına yatar gibi uzanıp pozisyonunu yüzüstüne getirdim. Tekrar ayağa kalkıp defalarca göğüslerini, amını, bacaklarını, ayaklarını, yüzünü, yakından, uzaktan çekip kaydettim. Yarım saatte 100-150 tane fotoğraf çekmiştim. Telefonu sabah kalkınca karıştırma ihtimaline karşılık çekmecelerden birine kapayıp attım. Ve yanına uzanıp uykunun dhaa tatlı bölümüne başıma kafasını koyup saçlarını koklayarak daldım.Sabah öpücüğü ile uyandım. “Yakışıklı ben giyindim, servise yetişmem lazım, görüşürüz yine” diyerek ayrıldı. Ayrılmadan önce kapıda uzun uzun öpüşüp, o hep hayal ettiğim iş kıyafetinin içinde iken sağını solunu kurcalayıp mıncıklamayı ihmal etmedim. Bir erkeğin 1-2 sene fantezisini kurduğu bir şeye ulaşması kadar güzel bir şey yoktur kanaatimce. Elimi üniformanın içine sokup kalçalarını mıncıklarken yüz ifademi görmeliydiniz. Tekrar taş gibi sertleşmiştim. Vakit olsa hemen oracıkta kapının önünde birkez daha yapıcaktım. Gülüşerek uğurladım. Ve öğleye kadar uyumaya devam ettim.Kalkınca her zaman olduğu gibi bir sigara yakıp, telefonu yerinden alıp açtım. Kayıtlar tertemiz duruyordu ve hemen bilgisyara atıp sağlama aldım. Bunun o ana kadar yaptığım en iyi korsan çalışma olduğuna kanaat getirip, marketten gazete, sigara ve kahvaltılık bir şeyler almak üzere dışarı çıktım. Markette Dilan tek başına oturmuş TV seyrediyordu her zmaanki gibi. Günaydın, günaydından sonra almak istediklerimi alıp poşete koyduk. Dünkü daha ayrıntılı tanışma ve karşılaşma onu açmış olacak ki daha samimi sözlerle konuşuyordu benimle. Bense içimden “haberin yok senin dün en yakına arkadşın senden habersiz gelip sbaha kadar benle sevişti” diye geçiriyordum. “Gece uyumadın heralde” diyince “O kadar belli mi yaa yeni uyandığım” dedim, gülüştük. “Belki misafirim vardı” dedim, göz kırparak. O sert mizaçlı kız biraz biraz gevşemişti. Yeşil gözlerini bana dikip gülümseyerek “ooo misafir demek” dedi. Ben de; “ belki tanıdığın biridir” diyince. Gözlerini fal taşı gibi açarak “yok artık” dedi. “valla bilemeyeceğim artık” diyerek işi gizeme vurdum. “yok canım öyle bir şey olsa senden önce haberim olur merak etme biz çok sıkı arkadaşız yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez” dedi kendinden gayet emin bir şekilde. Bu kzıın bu huyunu çok seviyordum en çok. Dışardan bakınca çok sert ve kendinden emin duruyordu. Düşünsenize merhaba, iyi günler dışında kabuğunu kırmam bile 7-8 sene sürmüştü. O da bir ortak arkadaşla tesadüfler üstüne. O da olmasa hala daha bu sabah iyi günler hayırlı işler diyerek çoktan terk etmiştim marketi. Şimdi ise baya baya kız-erkek muhabbeti yapıyorduk. Dilan’ da her zmana beni çeken bir şey vardı ama anlatılmaz yaşanır diyeyim ben sadece. Neyse uzatmadan ve bir gece önce hayallerinin epeyini gerçekleştirmiş bir erkek olarak; “sen kendinden çok çok emin duruyorsun ama ya öyleyse, ya dün gece Filiz bende kaldıysa?” dedim. “Birincisi ben de kalıcaktı son anda vazgeçip eve gidicem diye bizim evden ayrıldı, ikincisi öyle bir şey olsa ben de o da böyle bir şey osla hemen birbirimize mesaj çeker haber ederiz. Yani bahsettiğin gibi bir şey olsa bana iki kere yalan söylemiş anlamına gelir ve bir daha yüzüne bakmam onun ama öyle bir şey olmadığından eminim. Ben arkadaşıma güvenirim” dedi yine kendinden çok emin bir şekilde ve kırıtarak oturduğu yerden. Ben de hemen “Yo sadece bir yalan söylemiş snaa eve gittiği doğru ordan tekrar döndü geldi çünkü” dmeele içeri bir müşteri girdi. Ben hiçbir şey olmamış gibi elimde aldığım şeylerin poşeti tam aksi yöndeki rafları incelemeye başladım. Müşteri bir sigara alıp çıktı. Tekrar Dilan’ a döndüm. Müşteri uzaklaşınca; “Yok artık!” dedi. Ben de “Walla öyle. Ayrıca size inanmıyorum. Şu yaptığınızı bir erkek yapsa havanlık dersiniz, öküzlük desiniz, demediğinizi bırakmazsınız” dedim. “Valla biz de öyle hem Filiz bana hem bwen ona yakışıklı bir erkek görsek bile haber veririz. Kaldı ki böyle bir şeyi mutlaka anlatırız. Ayrıca dediklerine hala inanmıyorum” dedi. Ben de bu çıkışa artık bir yere kadar dayanabilmiştim. Kızların bu tip triplerine ve gereksiz lafı uzatmalarına hic tahammülüm yoktur. “Ya delilim varsa” dedim. Gayet arsız bir kız tavrı takınarak ve küçümseyici bir tavırla “Ne gibiii?” dedi. Bende gayet sakin cebimden telefonu çıkarıp yüzüne doğru salladım. Birden gözleri faltaşı gibi açıldı. Ağzından kesik bir “İnanmıyorum” çıkabildi. Şaşkınlığını fırsat bilip “Görmek ister misin?” dedim. Kalakaldı. Ne söyleyeceğini şaşırmış gibiydi. Yüz ifadesinden; en yakın arkadaşının onu ekmesine ve yalan söylemesine ve bazı şeyleri gizlemesine mi yansın, yoksa beğendiği ve güvenli bir alan olarak belirlediği ona hayran bir erkeği yine en yakına arkadaşına kaptırdığına mı yansın, rahatlıkla okunabiliyordu. “Şeeey” dedi kendini toplayıp “Birazdan babam uğrayacak sen gelmeden önce evden çıkıyordu telefonla konuştuk. Gelmek üzeredir. Dışarda beklersen sonra görmek isterim” dedi. Artık bana inandığı gözlerinden okunuyordu ve süt dökmüş kediye dönmüştü. Biraz önce o sinirli tavırlı kızdan eser kalmamıştı. Şimdi de yüzünde hınzır bir merak vardı. Kız arkadaşının, hiç görmediği bir şekilde, en mahrem yerlerini görmek üzereydi ve heyecanını gizleyemiyordu.Elimde poşet dışarı çıktım ve gazete başlıklarını ve dergileri incelemeye başladım. 5 dakika geçmeden babası geldi, selamlaştık içeri girdi. Bir yandan dergilere bakıp çaktırmadan içeri bakıyordum. Çekmecelerden birkaç evrak, fatura benzeri bir şeyler alıp Dilan’ a “Hadi görüşürüz” diyerek çıktı. Uzaklaşınca hemen markete geri girdim. “Eee bakmak istiyor musun resimlere?” diye sorup cep telefonunu çıkardım. O da “Şimdi burada olmaz kasa cama yakın, karşı apartmandan falan görülüyoruz, malum komşular çok meraklı. Aslında bu kadar senle uzun konuşmam bile dikkatlerini çekmiştir belki. Bir de cep telefonunu bana vermen görülürse yanarım. Sen yavaşça arkaya geç ben de geliyorum şimdi” dedi. Arkaya doğru kocaman bir sergi buzdolabı vardı. Üstünde de baharat standı ıvır sıvır derken arkası görülmüyordu. Yandan bir geçişi vardı o kadar. Arkaya geçince oranın küçük bir mutfak şeklinde olduğunu fark ettim. Tezgahı, lavabosu, küçük tüp, masa, tabureler, kutular vs… Dolabın üstündeki ürünlerin arasından dükkan görülüyordu hala ancak.Dilan geldi. Telaşlı bir şekilde “Biri gelirse kapıya takılı çanın sesinden anlarız sakın sesini çıkarma burada dolabın arkasında eğilerek bekle, ancak gelen babam veya annemse bu arka bölüme gelme ihtimalleri olduğundan ben buzdolabının kapağını açıp sana bir şeyler veriyor gibi yaparım sen de satın alıp gidersin” dedi. Ben de “Tamam” diyerek telefonu çıkardım. Büyük ekran olduğu için ekranı gayet netti. Resimlere gelip birinci resmi açıp eline verdim. Duvara doğru ban arkasını dönüp resimelri hızlı hızlı geçmeye başladı. Nefesi hızlanmıştı. “Ayy inanmıyorum yaa” dedi birkaç kez. Ben de fırsat bu fırsat diyerek biraz daha sokuldum. Bazı resimleri zumlayarak büyütüp sağa sola kaydırarak, en yakın arkadaşının vücudunu ezberlemeye çalışıyordu sanki. Biraz daha sokulup elimi beline koydum. Hiç istifini bozmamıştı. Resimlere bakmaya devam ediyordu arkası bana dönük bir şekilde. Üstünde naylon mavi siyah desenli bir badi, altında da dizlerine kadar kumaş çan etek vardı. Kafamı iyice omzunun üstüne getirip resimlere beraber bakıyormuş gibi yapıyordum. Kokusu ve beline elimi dolamış olmanın verdiği sıcaklıkla benim alet kazık gibi olmuş altımdaki kaprinin fermuarını zorluyordu. İyice sokulup elimi belinden göbeğine doğru kaydırdım. Kokusu Filize göre çok farklıydı. Esmer olması kokusunu biraz daha baharatlı ve başdöndürücü yapıyordu. Kişisel olarak beyaz tenin kokusu hoşuma gitmesine rağmen bu kokuya karşı koyamıyordum beni bir şekilde içine çekiyordu. Kalkmış aletimi poposunun yanına dayadım. Biraz duvara doğru kaykılır gibi oldu ama yine sesini çıkarmadı. Hala resimlere bakıyordu. Sanki hiçbir şey olmuyormuş gibi. Bu oyun çok hoşuma gitmişti. Göbeğine doladığım elimle kendime doğru çektim biraz. Tam o sırada aniden kapının çıngırağı çaldı. Çalmasıyla kendimi yere attım. Dolabın arkasından gelene bakarak bana eliyle bekle işareti yapıp dolabın önüne geçti. Gelen müşteriye alacaklarını verip parasının üstünü verdikten sonra tekrar yanıma geldi ama benim kalp 150 atıyordu. Gelip hemen eski pozisyonunu aldı ilginç bir şekilde. Hiç konumuyorduk ve gözgöze gelmemişti benimle ama duvara dönüp aynı poziyonu alması sanki “gel, devam et” demesiyle eşdeğerdi sanki. Resimleri incelemeye devam ederken tekrar elimi göbeğine dolayıp arkasından sarıldım. Sikimi bu kez daha güzel bir şekilde eteğinin üstünden götünün arasına dayadım. Hiç sesini çıkarmıyor ve arkasını dönmüyordu. Bir cesaret diğer elimi dizlerimi biraz kırarak aşşağıa eteğinin altına kaydırdım. Eteğinin altından bacak boyunu takip ederek götüne kadar devam ettim. Sımsıkı ince bacakları, ve sonunda yumuşacık küçücük bir götü vardı. Gözlerimi kapasam liseli bir kızın götünü avuçluyor olduğuma yemin edebilirdim. Eteğinden göremiyordum ama pamuklu normal bir külodu vardı. Arasından elimi içeri kaydırıverdim. Bir elim bluzundan içeri kaymış göbeğinde diğer elim külodunun içinde çıplak göt yanaklarını mıncıklıyordum. Gıkını bile çıkarmadan resimleri incelemeye devam ediyordu. Sanki telefonun ekranı onu başka bir boyuta götürmüş gibiydi. Üstten külodunun içine daldırdığım sağ elimin orta parmağını kıç deliğine yaslamıştım bile. Okşayıp üstünde daireler çiziyordum. Göt yanaklarının arası kıllıydı. Diğer parmaklarım külodun ağ kısmının içine dokunduğunda çıldırıcak gibi oldum. Çünkü işemiş gibi ıpıslaktı. Hemen parmaklarımı daha aşağıya amına doğru kaydırdım. Bu zayıf kızdan beklenmeyecek şekilde çok etli, kabarmış duakları vardı. Ve öylesine kaygan ve ıslaktılar ki bana kalsa aleti hemen çıkarıp daha henüz yıkamadığım ve üstünde en yakın kız arkadaşının kalıntıları olan sikimi direk içeri daldırmak isterdim. Elimle kocaman amını avuçlayıp ileri geri okşadıkça ilk tepkisini verip ağzından bir “ııhhh” döküldü. Gözlerini kapayıp başını biraz baktığı resimlerden ayırıp yukarı kaldırdı. Bir 5 saniye öyle kalıp tekrar resimlere geri döndü yine hiç yüzüme bakmadan. Bu oyun o kadar hoşuma gitmişti ki anlatamam. Tıpkı bir kızı o hiç fark etmeden taciz etmek gibi bir şeydi. Resimlerde en çok Filiz’ in amının net görildüğü resimlere takılıyor zum yapıp sağa sola kaydırarak en yakın arkadaşının amını yakından inceliyordu.Ne olursa olsun diyerek orta parmağı amından içeri ittiriverdim. O koca dudaklı, büyük amdan beklenmeyecek derecede dar bir amı vardı. Tek parmağım bile o ıslaklığa rağmen zorlanarak girmişti. İkinci parmağı iyice ıslattıktan sonra iksini birden içine ittirip, penetre etmeye başladım. Belini bükerek kıçını daha çok dışarı çıkardı ve bir elini duvara yaslayarak duvardan destek almaya çalıştı. Telfonu tek eliyle idare ediyordu artık. Daha fazla sokmamı istiyordu sanki. Ben parmakların ritmini artırdıkça nefesi hızlanıp, isteksiz “ıhh” sesleri çıkarıyordu. Sonunda dayanmayıp manzarayı görmek için eğildim ve beyaz külodunu dizlerine kadar indirdim. İncecik bacakları ve küçücük esmer poposunun arasında, uzun bir yarığı olan, koyu renkli, büyük perde gibi sarkmış iç dudaklara sahip amı gözlerimin önündeydi. Göt deliği de aynı şekilde teninden ve iç dudaklarından daha koyu bir renge sahipti. Araladıkça pembe içi görünüyordu. Tüm amı ve göt deliği yarım santim simsiyah kıllarla kaplıydı. Dünkü bembayaz temiz am ve göt deliğinden sonra oldukça değişik gelmişti bana. Kılların üstüne yapışmış beyaz akıntılarını ve göt deliği çevresindeki birkaç gereksiz ayrıntıyı parmaklarımla temizledikten sonra ayakta hala resimelre bakan Dilanın götün arasında yüzümü dayadım. Götünü ve amını yalayıp dilledikçe baharatlı kokusu daha bir belirginleşiyordu. Elimi çabuk tutmalıydım. Fırsat bu fırsat birisi gelmeden bu iş bitmeliydi. Doğrulup arkasından boyunu yaladım. Ordan kulağına geçtim ordan da yanaklarına. Biraz bekledim ama dudaklarını dönmedi. Resimlerin sonuna doğru geliyordu. “Video da var bakmak istersen” dedim kısık bir sesle. Hemen menüden videoları bulup açtı. Ben de fermuarı indirip benimkini çıkardım. Hemen arasına yerleştirip içine kökledim. Bir elimle hem eteğini yukarda tutup hem belini daha fazla bükmesini sağlıyordum diğer elimle de göbeğinden ve yer yer göğüslerini mıncıklayarak kendime doğru çekiyordum. Kafasını başından beri hiç çevirmemişti. Hiç görmediği 15 santimlik alet içinde bir ileri bir geri bastırırken o aleti videodan Filiz’ e girip çıkışını izliyordu pür dikkat. O kadar sert vurmaya başlamıştım ki, elinde telefonu zor tutup izliyordu. Gözlerini kapayıp başını geri attı ve “Onu siktiğin gibi sik beni de” dedi çok kısık bir sesle ve penetrasyondan dolayı kesik kesik bir şekilde. “Onu siktiğin gibi, onu siktiğin gibi!” diyerek arka arkaya sıralayıp arada bir “ıhh” diyordu. Fırsatı kaçırmadan elimle başını biraz zorlayıp geriye çevirdim ve pompaya alttan ara vermeden dudaklarına yapıştım. Biraz öpüp dudaklarını emdikten sonra dudaklarına tükürdüm birkaç kez ve emip öpmeye devam ettim. Derken derin bir “ohhh” sesisyle kıçını geri yaslayıp boşaldı. İçinde kıpırdamadan amının kasılmalarının keyfini çıkardım bir süre. Telefona bakmıyordu artık. “Sakın içime akıtma” dedi nefes nefese. Biri gelebilir heycanı ile işi kısa tutup. Popayı hızlandırdım ve iki elimle kıçını iyice ayırıp üstten göt deliğine bakarak hemen boşalmaya karar verdim. Çıkarıp, sanki dün gece Filiz’ e iki posta atan ben değilmişim gibi, götünün üstüne boşaldım. Sikimin başıyla akanları iyice götünün üstüne sıvayıp zevkini aldıktan sonra. Hemen sikimi kaprinin içine sokup buzdalabının önüne geçtim. Elime poşeti alıp kasanın yanına geçtim. Nefes nefese beklemeye başladım. Dolabın arkasından peçeteyle temizlenme sesleri geliyordu. Donunu çekip o da geldi nefes nefese. Ağzımda, sakalımda hala amının yoğun kokusu vardı. Hala yüzüme bakmıyordu. “Neyse daha sonra konuşuruz” dedi hiç bir şey olmamış gibi. Ben de “Tamam, görüşelim” dedim ve hızlıca ayrıldım dükkandan.İşin aslı kafamdan elli türlü şey geçiyordu. Yani iki, fantezisini kurduğum kızı yarım gün içinde arda arda sikmemin şaşkınlığı bir yana dursun; hangisini seçeceğim konsunda ve bundan sonra ne yapmam gerektiği konusunda epey kafam karışmıştı. Bir yanda bembeyaz, balık etli Filiz, diğer yanda hırstan gözü döndüğü için ve kıskançlıktan beni baştan çıkaran esmer güzeli Dilan. Bir türlü seçemiyordum. Dilan’ ın ayrı bir çekiciliği ve hayvani bir yönü vardı ama Filiz sanki daha güzeldi. Neredeyse bir gün oturup bunu düşündüm durdum ve gelişine göre davranmaya karar verdim. Tepkilere göre hareket edecektim.Sonuçta ne oldu dersiniz? Hiçbiri!İkisiyle de bir daha olamadım! Ne telefon açınca yanlışlıkla da olsa bana kızlığını vermiş Filiz samimi davrandı, ne de markete gittiğimde Dilan. İkisi de gayet resmi davranıp birbirleriyle olan yakın arkadaşlıklarını sürdürdüler. Olan arada bana oldu. Diyeceğim şu Adem oğulları; “Gözünü aç, kararlı ol, taviz verme, zira bu Havva kızlarının sağı solu belli olmuyor!”

0 yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.